29 Kasım 2012 Perşembe

yıllanmışlık


yıllanmışlık 
...güzeldir aslında eğer korkutmuyorsa seni saçındaki aklar..ve eğer başa çıkabildiysen kendi yalnızlığınla
ellerindeki lekeler ve yüzündeki kırışıklıklardan ibaret değildir yıllanmışlık. Yıllanmakla yaşlanmak da karşılıklı ölçülmez elbet
Tabii senin algıladığın yıllanmışlıkla benim umursadığım yıllanmışlık arasındaki farklar kadar nettir aralarındaki bağlar
bazen
yıllanmak, "yalnızlıktan" korkanların ortaya attığı korkutucu hikayeler kadar yorucu olabilir aslında, bilmez misin?

"bilmez misin insan kendini bilmezse asıl yalnızlık o'dur.."Sevdaların yara izi gibi acıtmaz hem yalnızlık... ve yüklenmez omzuna birer birer, hamalın taşıdığı sepet gibi.Sandığın gibi değil tabii sevdadan korkup da ufak karanlıklar yaratıp içlerine hapsolacak gibi değil. Yıllanmışlığın yalnızlıkla ilgisi olmadığı gibi sevdanın da yalnızlıkla bir ilgisi yok; bilmez misin, diye sormayacağım, bilirsin elbet

Elbette
Yıllanmışlık güzeldir, kendinle paylaşabiliyorsan elbet...

28 Kasım 2012 Çarşamba

özlediğim yerler gibisin


Özlediğim yerlere gidememek gibi, uzaktan seyreyliyorum işte… Biliyorsun korkuyorum da gelemiyorum, gelirsem biliyorum, dönemem…
Dönememekten korkuyorum, boğazımda düğüm sesim kısık kalır da bağıramam biliyorum… Görürsem seni çağıramam biliyorum
Gelirsem dönemem işte
O yüzden uzaktan ağlıyorum
Bakıyor gibi ama göremiyor gibiyim…
Nasıl da acı bir his; bir bilsen sesini duyamıyorum ama sen, konuşuyorsun sanki…
Kulağımda çınlayan gel sesleri
Acı veriyor biliyor musun? Ama öyle ki kopamıyorum
Kusura bakma git diyemem, sen gitmek istesen gönderemem
…Böyle acıların dilsiz olduğu yerden çağırıyorum seni gel beni al diye… İşte dilsizim ya ondan duymuyorsun… Zaten ellerim ağzımda ,  ellerim gözlerimde çağırsam da duyma diye görme diye…Gelememek için ellerim gözlerimde…

Aslında biliyorum sen de bıraktığım gibi değilsin, bıraktığım yerlerde aynı değil… Zamanla değişirmiş ya her şey… Sararmış fotoğraf kareleri gibi aradıklarım yok artık, hepsi geri de kaldı…
Giderken dönüp bakmadım desem, yalan olur
Yalan olur bağırmadım, çağırmadım desem… Sessizdi çığlıklarım o kadar. Sen duymadın, ben bağırmadım… Kalakaldık mazi de

17 Kasım 2012 Cumartesi

Demek ki hayat değişken değildi, değişken olan bizdik

  Şekersiz kahve içmek gibi, alışılıyor bazı şeylere zamanla, sanki kahvenin tadı hep şekersizdi, çay hep yeşil çaydı, uykusuz kalmak hep sıradan bir olaydı...
  Ne garip, hayat hep böyleydi, durağan mıydı, yok durağan denemez, rutin miydi?Önce neydi de şimdi neydi; canım, bilmiyorum..Aranılan ve istenilen bu muydu, yoksa sırası gelen bu muydu?Yok canım işte hep böyleydi; şekersizdi, belki de önce iki şekerliydi sonra bir şekerli kaldı, şimdi şekersiz.
"Yani biz kahve gibi bir hayat mı benimsedik kendimize?"
 Yok nasıl olur, anlam veremiyorum, bu kıyıdan bakınca bir garip geliyor. Tadını şekerli sevdiğim hayatı şekersiz bırakmanın anlamı neydi, alışkanlıklar mı, daha iyi olur kaygısı mı, zamana ayak uydurma çabası mı?
Bilemiyorum...
Aslında biliyorum
yok ben onu bunu bilmem
bilir miyim?
eh bilirim, hayat böyleydi, med cezir gibi bir kıyıya vurdu bir geri çekildi, halbuki sakince beklemek varken ben de bir ileri bir geri koştum ona....Ve alıştım şekersiz kahveye

not: -şekersiz kahve sevmem ;)
       -Med cezirler kıyıya nefes aldırırlar! ;)

15 Kasım 2012 Perşembe

YALNIZLIK NEDİR

  Yalnızlık nedir ki, hiç anlaşılamamak mı? Nasıl yalnız olunur veya nasıl yalnız kalınır hiç merak ettiniz mi? Ben, kendimle başbaşa kalmayı çok severim.Herkes gitse, gece ve ben kalsam, "yalnız kalsam"(?) diye dakikaları saydığım olmuştur...Sanki ben, benimleyken daha mutluyum..Mutluyum çünkü ne olduğumu ve yapmak istediğimi çok iyi bilirim.Saatlerce kelimeler tüketmeme gerek kalmaz.Ben, beni çok iyi bilirim...!İşte o nokta da aslında, kendime yetmek keyifli gelir bana...Kendime yettiğim zamanlar bitince ise, biter mi?Şu ana kadar bitmediler hiç...Acaba kişinin kendini anlamadığım zamanlar da var olmuş mudur?(Olmuştur)
Yalnızlık bu yüzden belki de kendini anlayamamaktır.
Olabilir
Anlaşılmamak gibi anlayamamak da yalnızlık olabilir...
Çözümü var mıdır?
Vardır...
Çözümsüz hiç birşey yoktur.
Korkularından arındığında insan, basittir...İnsan basittir, çözümlenebilir.Belki bu yüzden insan yalnızlığı da çözümleyebilir.Eğer insan basitçe ve inançlı bir şekilde önce kendini sonra karşındakini anlamaya çalışırsa, yalnızlıklar çözümlenir...
Böylece, biliyorum ben,
nasıl yalnız olunuyorsa öyle de o yalnızlıktan kaçılınabilir...!

14 Kasım 2012 Çarşamba

umut...

sonunda umut olan cümleler kur bana
sonunda güneş
sonunda ışık olsun...
Karanlıkları bırak da gel
ardından koşan sadece gölgen olsun
güneş tepeye düştü mü, seninle bir olan gölgen
sonunda umut olan ne varsa getir bana
martıların çığlıkları yanında olsun
denizimin mis kokusu
dalgalarımın sesi

ağacımın yapraklarının hışırtısı...
Sonunda umut
içinde umut olan ne varsa yüklen omzuna gel yanıma...
ne o sana yük ne yük bana sen....!

Melis

13 Kasım 2012 Salı

İlk adım affetmekle başlar...

Affet kendini, geçmişte olan ne varsa, unut gitsin… Biliyorum söylemesi çok kolay yapması zor gibi geliyor insana…Biliyorsun sende, zor değil aslında, dünyanın en basit adımı; affet kendini…Bilinçaltına söyle unut gitsin, ne var bunda sanki?Dünyaları mı yok ettin, savaşlar yaratıp insanları mı öldürdün, ormanları yakıp, geleceği mi mahvettin?Hayır! Sen yalnızca bazı şeyleri farklı yaptın, o an doğru geldi sonra yanlış… Ama yaptın ne var bunda, oldu ve bitti…

Affet O’nu… O her kimse, annen, baban, arkadaşın, eski sevgilin, yoldaki adam, üst kattaki komşu, sana yol vermeyen direksiyondaki kadın…Ne olur, unut gitsin, seni tıkamasın, seni doldurmasın, seni yok etmesin….

Biliyorsun içten içe yok ediyor seni, bilinçaltın sürekli konuşuyor, sürekli hatırlatıyor, olur olmaz bir yerlerde karşına çıkartıyor. Benzer anlar benzer kişiler benzer durumlarla çıkıyor karşına ve sen unutmadıkça üst üste biniyor  her an…
Yorma kendini lütfen, affet gitsin… Yaşanmış ne varsa, seni sen yaptı…Öyle güzel ki bugünkü kişi dopdolu bir insan yaptı…Eğme boynunu artık…

Çok basit,
Kapa gözlerini ve söyle:  hepinizi, her anı ve beni affediyorum
Ve aç gözlerini


12 Kasım 2012 Pazartesi

Duyurum var ;)

  Çok sevdiğim arkadaşım Derya Berrak, "Kelebek Kayalığı"adlı kitabını 21 Kasım günü saat 14de Cinius standında imzalayacak...Kitap belki de çocukluğunuzu yeniden hatırlamanızı belki de Türkiye'de çocuk olmayı yeniden hatırlamanızı sağlayacak...Karşısındakiyle sohbet eder gibi rahatlıkla okuyacaksınız kitabı, seveceksiniz diyorum çünkü bir çırpıda okuyacaksınız.Belki de benim gibi altını çizerek okuyacaksınız...
Deryacığım, ellerine fikrine sağlık harika bir kitap olmuş...

Hoşgeldiniz

  Günlük tutmayı sever miydiniz?Ben çok severdim...Zamanla yazmayı bıraktım; ama farkettim ki yazarken hep daha mutluydum...Konuşarak değilde kendimi hep yazarak ifade ettim.Emin olun insanlara hitap yeteneğim yoktur..Çoğunlukla çok iyi bir dinleyicimdir, zaman zaman güzel tavsiyelerde bulunurum..Evet,evet tabii ki arkadaşlarımla sohbet etmeyi çok severim.Yanında kendimi mutlu hissettiğim ve rahat ettiğim insanlarla...Bazen yolda veya Selin'le parkta oynarken tanıştığım diğer bir veliyle...Fakat yine de yazarak anlatmak hep daha hoşuma gitmiştir.Yazarken düşünmem, içimden ne geçiyorsa o anda kağıda dökülür...İşte şimdi de bunu yapacağım...Kendini yeniden bulmaya çalışan bir anne olarak... 
 Zaman içinde kaybediyor insan kendini, belki de sadece ben, bir anne ve bir eş olurken kendimden gitgide uzaklaştığımı fark ettim.Bazen seçimlerim, bazen şanslarım ya da şansızlıklarım sonucu.Şimdi keşif zamanı, kendini tekrardan keşfetme, yenilenme ve gelişme zamanı;) Bu yolculukta belki bana eşlik edersiniz diye belki de ben kendimle yeniden bir bütün olurum diye...Hoşgeldiniz